0

ÇOMÜ Rektörü Prof. Dr. Yücel Acer Basın Mensupları İle Bir Araya Geldi

Bu Haber 6211 Kez Okundu
  • Paylaş:
ÇOMÜ Rektörü Prof. Dr. Yücel Acer Basın Mensupları İle Bir Araya Geldi

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Rektörü Prof. Dr. Yücel Acer, Çanakkale’nin yerel ve ulusal basın temsilcileri ile Rektörlük Senato Salonu’nda bir araya gelerek Rektörlük seçim sürecinde yaşananlar hakkında bilgi verdi. ÇOMÜ Rektörü Prof. Dr. Yücel Acer konuşmasında şunları söyledi:

“Uzun bir seçim süreci yaşandı üniversitede. Seçim sürecinden sonra rektör adayları belirlenince bu sefer Ankara’da bir süreç yaşandı. Hepimiz bazı şeyleri merak ettik, bazı şeyleri gözlemledik. Kafamızda bazı şeylerle ilgili olarak sormak istediğimiz soru işaretleri oluşmuş olabilir. Bunları da konuşabileceğimiz bir toplantı olsun istedik. İnşallah bundan sonrada ara ara, yine hep beraber bir araya geliriz. Sizlerin, üniversitenin Çanakkale’ye,  Türkiye‘ye hatta bilim dünyasına, dünyaya tanıtılması açısından rolünüzün ne kadar büyük olduğunu biliyoruz. Bildiğimiz bir gerçek bu. Sizler o açıdan bizler için oldukça değerli bir camiasınız. Sizlerle olan yakınlığımız, ilişkimiz her zaman önemli olacak. Kapımız her zaman size açık olacak. Bizlerle görüşmek istediğiniz zaman bir karşılık bulacaksınız inşallah.

Benim kısaca sizlere ifade etmek istediğim hususlar var, ondan sonra sizlerin sormak istedikleri olursa onlar üzerinde dururuz. Her ne kadar seçim sürecinde bazı şeyleri dile getirmiş olsak da rektör ataması gerçekleştikten sonra meselelere bir kez daha genel olarak bakmakta fayda var. Özellikle bundan sonrası için neler yapılabileceğine ilişkin bazı hususlar var. Onları da sizlere aktarmamız iyi olacak.

Önümüzdeki Dört Yıl Bu Üniversitenin Yönetiminden Paralel Yapılanmayı Silmeyi Hedef Kabul Edeceğiz

Şu gerçekle başlamak lazım; Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’nde yani aynı zamanda Çanakkale’nin gözbebeği olan bir kurumda, maalesef son dört yıldır belli bir grubun üniversitede kadrolaşmaya çalıştığı bir yönetim olmuştur. Yani yaygın tabiri ile paralel bir yapılanma olmuştur üniversitemizin yönetiminde. Bu sadece benim değil, hocalarımızın büyük bir çoğunluğunun rahatsızlık duyduğu, sıkıntı çektiği bir yapı olmuştur. Bu net bir gözlemdir. Bu sadece bizim seçim sürecinde ifade edilmesinin prim yapacağını düşünerek söylediğimiz bir gerçek değil, bir mesele değil, aynı zamanda üniversitemiz hocalarının büyük bir çoğunluğunun ve devletin net bir şekilde tespit ettiği bir durumdur. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi ehil olmayan, tarafgir, belli bir grubun temsilcisi olan bir yönetim tarafından yönetilmiştir son dört yılda. O nedenledir ki üniversitemizde son dört yılda bir kalite ilerleyişi olmamıştır. Tersine bir gerileme olmuştur. Daha da önemlisi insani olarak ciddi sıkıntıların yaşandığı bir dört yıl olmuştur. Bunu söylerken bir avuç mutlu azınlığı hiçbir şekilde dikkate almadan söylemek isterim. Bu bir avuç mutlu azınlığa sorarsanız üniversitenin son dört yılı gayet iyi geçmiştir ama büyük bir çoğunluğa sorarsanız ki üniversitede yapılan rektörlük seçimi net bir şekilde bunu ortaya koymuştur. Üniversite hocalarının yaklaşık 3/2 sinden fazlası bu üniversitede yönetiminin değişmesini istemiştir. Bu net bir cevaptır. Net bir mesajdır. Bu da üniversitenin son dört yılını özetleyen nokta olmuştur. Bunu da özellikle belirtmek isterim. Buradan hareketle önümüzdeki dört yıl bizim için bu üniversitenin yönetiminden paralel yapılanmayı silmeyi hedef kabul edip bu uğurda çalışacağımız dört yıl olacaktır. İnşallah bu durum dört yıl sürmeyecek. Çok daha kısa sürecek. Bu zihniyetle hareket eden her kim olursa olsun bu üniversitenin herhangi bir yönetim kademesinde kendisine yer bulamayacaktır. Bu üniversite bu üniversitenin hocalarına ve Çanakkale’ye ait olarak, daha doğrusu bir devlet üniversitesi olarak, milletimize ait olan bir kurum olarak varlığını devam ettirecek ve gelişmesine devam edecektir. Dolayısıyla amacımız bu paralel yapılanmayı üniversite yönetiminden tamamen silmektir. Bunu yaparken hukuk ve yasalar çerçevesinde hareket edeceğiz. Bir hukukçu olarak hukuk ve yasalar derken bu kavramı özellikle kullanıyorum. Çünkü uymak durumunda olduğumuz yasalar var ki bizim meşrutiyetimizin temelini oluşturur. Aynı zamanda yasaların üzerinde bir hukuk vardır. Hak ve adalet vardır.  Hak ve adalet temelinde, hukuk temelinde, yasalar temelinde biz üniversitemiz yönetimini olması gerektiği noktaya getireceğiz. Bunun için çalışacağız. İnsani ilişkileri tamir etmemiz lazım. Son 4 yılda ve seçim sürecinde maalesef bazı adaylar, üniversite yönetimi de dahil, yapacaklarını anlatmak yerine adayları kişisel olarak hedef seçmişlerdir. Bu kişisel hedef seçme yöntemi sahte twitter hesapları ile ve kurulan internet sitelerinde yazılan takma isimli yazılarla bizzat gerçekleştirilmiştir. Bu aynı zamanda üniversiteye zarar vermiştir. İlişkilere zarar vermiştir. Hocalarımız arasında belli kırgınlıklara, belli sıkıntılara, yaralanmalara yol açmıştır. Hak edilmeyen bir durumdur bu. Dolayısıyla bütün bunları tamir etmek gibi bir işimiz var.

Amacımız Bütün Hocalarımızı Kapsayan Herkesin Huzur İçerisinde Olduğu Bir Ortam Oluşturmaktır

Önümüzdeki süreçte yaşanan kırgınlıklar ne olursa olsun, üniversitemiz hocalarının tamamına sahip çıkarak onlar arasındaki kırgınlıkları gidererek huzurlu bir ortam kurmak esas hedeflerimizden birisi olacaktır. Özetle bu üniversiteden son dört yıldır kural haline gelmiş ayrımcılığı tamamen sileceğiz. Bu üniversitenin hocaları, çalışanlarının her biri bu devletin eşit vatandaşlarıdır, eşit fertleridir. Zira anayasamız bize bunu böyle söyler. Bu ülkenin vatandaşlarının her biri eşit statüdedir ve bu durum bu üniversitede de geçerlidir. Dolayısıyla yönetim olarak hiçbir hocamız arasında ayrım yapmak gibi bir hakkımız yoktur. Aslında sorumluluğumuz herkese hak ettiğini sağlayabilme çabasını gösteren bir yönetim olmaktır.  

Üniversitemizin Kalitesini Arttıracağız

Bir başka hedefimiz üniversitede kalitenin arttırılmasıdır. Üniversitemiz kalite olarak ilerleyen bir üniversite olamadı son dönemde. Biz bu gidişatı tersine çevirip kaliteli üniversite olma yolunda ilerleyen bir üniversite kurmak istiyoruz. Ortaya koyduğumuz projeler var. Bu projeler bizim üzerinde düşünüp tasarladığımız ve 4 yıl boyunca peşinde koşacağımız projeler olacaktır. Onları gerçekleştirmek bizim temel sorumluluklarımızdan bir tanesini oluşturmaktır. Şüphesiz ki biraz önce söylediğim huzurlu ortam bunun garantisidir. Çünkü huzur olmayan yerde verimlilik ve kalite olamaz. Dolayısıyla ikisi birbirinden ayrılan şeyler değildir.

Üniversitemizin Şehirle ve Çevresiyle Kötü Olan İlişkilerini Tamir Edeceğiz

Üniversite ve şehir ilişkileri oldukça problemli bir hal aldı. Bunun hepimiz yakinen gördük. Çanakkale, kendisini üniversitesine uzak hissetmeye başladı. Dolayısıyla üniversitenin Çanakkale ile olan, çevresiyle olan ilişkileri tamir etmek gibi bir işimiz var. Kafamızda bunu oluşturacak fikirler var. Özetle söylemek gerekirse, üniversite yönetiminin üniversitemizin kurum olarak Çanakkale’nin hiçbir kurumuyla kavgalı olabilme hakkına sahip olmadığını biliyoruz. Bilakis üniversitemiz yönetimi iyi ilişkiler kurmak gibi bir sorumluluğa sahiptir. Bu sorumluluğu yerine getireceğiz.

Siyaset Üstüyüz. Bilim, Eğitim ve Topluma Katkıdan Yanayız

Üniversite yönetimimiz siyaset üstüdür. Bilim, eğitim ve toplum katkısından yanadır. Dolayısıyla bizim herhangi bir siyasetle herhangi bir siyasi tarafla ilişkili olmamız sözkonusu olamaz. Biz bir üniversite yönetimiyiz. Biz bir kamu üniversite yönetimiyiz. Biz siyaset üstüyüz ve siyaset dışıyız. Bilimden yanayız, eğitimden ve topluma katkıdan yanayız. Yapacağımız bilimsel çalışmalarla kendimizi ifade ederiz. Yapacağımız, öğrencilere vereceğimiz eğitimle kendimizi gösteririz. Bizim tarafımız budur. Bizim topluma katkımız bilimsel ve eğitseldir. Bizim çabamız bu yönde olacaktır.

Üniversitemize taraf olan kurum şeklinde bakılması bizim haketmediğimiz bir şey olacaktır. Öğrencilerimizin  kaliteli eğitim alması hedeflerimizdendir. Öte yandan sadece eğitim değil, sosyal, kültürel ve sportif öğrencilerimiz olsun istiyoruz. O nedenle bu alanlarda sosyal anlamda, kültürel, sportif anlamda dolu dolu 4 yıl geçirmesini talep ediyoruz. Şüphesiz ki bazı sıkıntılı meseleleri çözmemiz zaman alır, bir miktar sabır her zaman ihtiyacımız olan şeydir. Hedefimiz ve çalışmalarımız bu yöndedir. Hepinizin dikkat edeceği şey istikametimizdir. Hedefimiz bunlar, yeni üniversitemizin, yönetimimizin şehrimize hayırlar getirmesini temenni ediyorum. Sizlere projelerimizi duyurmakta verdiğiniz katkıdan dolayı teşekkür ediyorum”.

ÇOMÜ Rektörü Prof. Dr. Yücel Acer’in konuşmasının ardından toplantı soru cevap bölümüyle sona erdi.

Toplantının soru ve sevap bölümü aşağıdadır:

Soru: Hocam biliyorsunuz üniversitelerde rektörlük seçimleri genelde hep tartışma konusu oluyor. Bu süreçte de üniversitede seçim oluyor. Sonrasında YÖK ve Cumhurbaşkanı buna karar veriyor. Burada aslında üniversitelerin iradesine saygı gösterilmediği yönde bir tartışmaya neden oluyor.  Siz bu rektörlük seçim sürecini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Rektör Prof. Dr. Yücel Acer: Benim buna bakış açım şöyle. Ortada mevcut bir sistem var biliyorsunuz. Önce rektör adaylarını üniversite öğretim üyeleri rektör adaylarını belirliyor seçimle. Bu 6 rektör adayını seçimle belirleniyor. Dolayısıyla çerçeveyi yani YÖK’ün ve Cumhurbaşkanımızın göstereceği takdirin çerçevesini bizim hocalarımız çiziyor. Dolaysıyla YÖK üniversiteye bakıp dilediği birisini rektör atama şansına sahip değil. Hocaların çizdiği çerçeve dahilinde birisini atayabilir. Son dönemde Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayip Erdoğan göreve başladığında YÖK’e kendisinin de bir telkini oldu benim anladığım kadarıyla. Üniversitede yapılan seçimlerde en çok oyu alan ilk üç aday arasında tercih kullanacağını söyledi. Bu bence üniversitelere rektör atanması sürecinde en demokratik noktadır mevcut sistem içerisinde.  Çünkü daha önceki dönemlerde YÖK’ün bu altı kişi arasında dördüncü olan beşinci olan kişiyi de listenin ilk üçüne ya da birinci sırasına koyduğunu gördük. Biliyorsunuz YÖK Cumhurbaşkanımızın önüne 3 isim gönderiyor. Bu üç isim içerisine dördüncü, beşinci olanı koyduğu örnekler yaşanmıştır. Ancak dikkat edersiniz son dönemlerde YÖK en çok oyu alan arasında bir sıralama yapıyor. Bu sıralamaya en çok oyu alan ilk üç aday arasında bir sıralama yapıyor. Bu sıralamaya en çok oyu alan adayın girmiş olması bence üniversite hocalarının iradesine gösterilen en büyük önemdir bu sistem başladığından beri. Öte yandan Cumhurbaşkanımız da sonuç olarak en çok oyu almış ilk üç aday arasından birisini seçmiş oluyor. Bu meseleye benim bakış açım bu. İkinci olarak ben şu yaklaşımı doğru bulmuyorum. Bakın bundan sonrada belki bir seçime daha gireceğim ben Rektör olarak nasip olursa. Ben en çok oyu aldım dolayısıyla ben Rektör atanmalıyım yaklaşımını yanlış buluyorum. Şu açıdan yanlış buluyorum. Mevcut sistem içeride konuştuğumuz zaman YÖK’ün ve Cumhurbaşkanımızın da bir takdirinin olduğunu bildiğimize göre herhalde YÖK’e ve Cumhurbaşkanımıza sadece onay imza yetkisi verilmiş değil. Bu makamlarda bir değerlendirme yapma hakkına sahip. Bir kamu üniversitesinden bahsediyoruz çünkü. Bu yapılan takdirin en çok oy alan üç aday arasından yapılıyor olması bence takdire şayan bir durumdur. Kaldı ki eğer en çok oyu alan rektör atanacaksa o zaman YÖK’ün ve Cumhurbaşkanımızın değerlendirmesine ne ihtiyaç var. Peki, bu makamları neden meşgul ediyoruz o zaman. Şimdi konuşacaksak mevcut sistem içerisinde konuşacağız. Birde değerli arkadaşlar dönüp bir rektörün üniversitede aday olduğu durumu da hep beraber gözden geçirmek durumundayız. Eğer adaylar arasında mevcut rektör varsa, mevcut rektörün üniversitenin imkânlarını seçim sürecinde nasıl kullandığını son dört yılda verdiği kadrolarla nasıl etkilediğini hocaları ve dolayısıyla da aslında bir rektörün hocaların büyük çoğunluğunun oyunu alması gerektiğini bilmemiz lazım. Çünkü bu kadar avantaja rağmen bakın ben bir rektör karşısında aday olmuşsam aslında ben sıfırdan başlıyorum. Ama bir rektör aday olmuşsa belki 5’den 10’dan 20’den başlıyor. Çünkü aynı mesafede değiliz hocalara. Onun dört yıl verdiği bir kadrolar var belli idari görevler var. Benim hiçbir şeyim yok. Ben hiçbir şey vermiş değilim hocalara bu anlamda. Ben sadece yapacaklarımı söylüyorum. Dolayısıyla bir rektörün seçimden başarılı çıktığını söyleyebilmesi için gerçekten hocalarımızın büyük bir çoğunluğunun oyunu alması gerekir. Eğer büyük bir çoğunluğunun değil de sadece 3/1’nin oyunu alıyorsa burada ciddi bir başarısızlık vardır. Benim üniversitede yapılan seçimlere bakış açım budur. Mevcut sistem içerisinde ben gelinen noktada hocalarımızın takdirine en çok değerin verildiği bir dönemin yaşandığını düşünüyorum mevcut sistem içerisinde. Ama sistemin ne olduğu ne olması gerektiğine ilişkin herhangi bir tartışma yapacak durumda değiliz. Ben sadece mevcut sistem işleyişi ile ilgili görüşlerimi ifade ettim.

Soru: Hocam hem YÖK’ün hem de Cumhurbaşkanının birinci sıra seçilen rektörü üçüncü sırada yer vermesinin bir gerekçesi var mutlaka. Bu gerekçe sizin de az önce yaptığınız paralel yapılanmanın temsilcisi olmasıyla yönetimin paralel yapılanma doğrultusunda geçmiş dönemi böyle geçirmesi olabilir mi?

Rektör Prof. Dr. Yücel Acer:  Şimdi ben Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi ile ilgili olarak konuşmam gerekirse, çünkü genel konuşma hakkına sahip değilim, YÖK’ün takdirinin çerçevesini çizebilecek kişi değilim ben ama YÖK’te aday olarak mülakata katılmış birisi olarak söylüyorum; mülakatta YÖK üyelerine, biliyorsunuz YÖK’e gönderilmiş altı isim YÖK üyelerinin bir mülakat çağrısına muhatap oluyorlar ve gidip orada iki şeye cevap veriyorlar. Bunlardan ilk; üniversitede tespit ettiğiniz sorunlar nelerdir, ikincisi ise bu sorunlara nasıl bir çözüm bulacaksınız ya da planladığınız çözümler nelerdir, sorularıdır. Bizim üniversitemizde bu şekilde değerlendirilmiştir yani mevcut sorunlar ve çözüm için neler yapılacağı konusu. Dikkat edersiniz benim dışımdaki adaylar buna bir önceki rektörde dâhil, yapacaklarını söylemekten ziyade adayları karalama kampanyası başlatmıştır. Dolayısıyla YÖK’ün değerlendirmesine esas teşkil eden bu iki husus doğrultusunda bizim yaptığımız tespitlerden bir tanesi sizin söylediğiniz husustur. İkincisi, üniversitenin kalitesinin geriye gitmesidir. Yani ortada bir paralel yapılanma olduğunu ifade ettik. Artı üniversitenin kalitesinin geriye gittiğini söyledik. Bunu da örneklerle gösterdik ve çözebilmek için de neler yapacağımızı anlattık. YÖK bu çerçevede değerlendirme yapmıştır Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi bünyesinde.

Ben tahmin ediyorum ki bizim üniversitemiz ile ilgili olarak iki şey YÖK’ün kararını etkilemiştir ve etkilemek durumundadır. Dağıttığı kadrolarla, belli bir grubun kadrolaşmasıyla oyunuzu 237’ye çıkardığınız zaman bu size burada rektör olma hakkı vermez. Bu bir ölçüdür ama bir başka ölçü daha vardır, siz gerçekten son 4 yılı ne tür bir başarıyla geçirdiniz ve gerçekten bu söylediğimiz şey, belli bir grubun kadrolaşması meselesi var mı yok mu, YÖK bu bağlamda değerlendirmiştir. YÖK’ün hazırladığı liste bunun açık ve net olarak şöyle değerlendirildiğini gösteriyor; benim bakış açıma göre, bu üniversitede söz konusu biraz önce bahsettiğimiz bir yapılanma vardır, artı bir kalitesizleşme vardır. Yeni dönemde kimin bunu daha layıkıyla yapıp bu sorunları çözeceğine ilişkin değerlendirmesi de bence YÖK’ün listesine yansımıştır. Ve bu çerçevede cumhurbaşkanımızın önüne gitmiştir.

Soru: Hocam normalde devir teslim töreni oluyordu. Bu dönem niye devir teslim olmadı?

Rektör Prof. Dr. Yücel Acer: Ben devletin hiçbir makamının kişiselleştirilmemesi, mülkileştirilmemesi gerektiğini düşünüyorum.  Yani bu oturduğunuz koltuktan kalmak çok zor olmamalı sizin için. Özetle şunu söylemek isterim; üniversite için söylüyorum hiçbir idarecilik, akademik idari birimler için söylüyorum özlük hakkı değildir. Yani burada bugün ben oturuyorum hatta 4 yıl ya da 8 yıl boyunca oturmak hakkımdır deme lüksüne sahip değilim. Bu benim özlük hakkım değil, bu benim yapabildiğim ölçüde oturabileceğim bir yer olmalıdır. Yapamadığım zaman da kalkmasını hem de medeni bir şekilde kalkmasını bilmem lazım. Şüphesiz ki beklerdim, yapılanlar üniversitemiz hocalarının, YÖK’ün ve Sayın Cumhurbaşkanımızın taktirine saygı gösterip, buraya çıkıp yönetimi olduğu gibi teslim edebilme olgunluğuna sahip olmasını beklerdim. Ama bu bizim ve yeni dönem için kayıp değildir. Yapmayanlar için kayıptır. Bu konu söyleyebileceklerim bunlardır.

Soru: Üniversitemiz de son birkaç yılda müteahhitlik çalışmaları yürütüldü. Bu kadar bina gerekli miydi ve neden son 1,5 yıl içerisinde gerçekleştirildi?

Rektör Prof. Dr. Yücel Acer:  Binaların gereksiz olduğunu söyleyemeyiz. Üniversitemize inşa edilmesi gereken daha birkaç bina daha var. Mesela Fen ve Edebiyat, Eğitim, Tıp Fakültesi binalarının inşa edilmesi gereken binalar arasında sayılması gerekir. Ama burayla ilgili sorulması gereken birkaç tane soru var. Yönetimin mütemadiyen sürekli olarak başarılı olduğunu göstermek için bina yaptım diyor olması, üniversiteye yakışır bir şey değildir. Çünkü böyle bir şeyle övünülmez.

Üniversite yönetiminin övüneceği şey bina yapmak değildir. Bunu bir tespit edelim. Yarın ben de aynı şeyi yaparsam bana hatırlatın. Devlet parası varsa verir, siz ihtiyacı söylersiniz ve inşa edilir. Yarın öbür gün biz de talep edeceğiz fakat devletin bütçesi varsa yapacak. Ben talep ettim diye mi sevineceğim. Sonra ben oturup binayı ben yaptım mı diyeceğim.
İkincisi; bu kampüse 40 tane bina yapıldığı iddia ediliyor, kuruluşundan bu yana bu kampüste kaç bina var gelin birlikte sayalım. Üçüncüsü, yapılan binalarla ilgili yapılan kalite tespiti var uzmanlar tarafından. Binaların yeri, dış görünümü, üniversiteye uygun olup olmadığı, işlevselliği gibi alanlarda araştırmış ve bir çok konuda yetersiz olduğu görülmüş. Bir rapor hazırlandı ve ben web sayfamdan yayınladım onu. Durum olması gerekenin çok altında. Ben bina yapılmasını gereksiz görmüyorum ama ciddi çarpıklıklar var. Biz bunları tekrar eden bir yönetim olmak istemiyoruz.

Soru: Siz göreve başlamadan yapılan yönetim kurulu toplantısında son atamalar, yangından mal kaçırırmış gibi yapıldı. Hak, adaleti hukuk kavramıyla çelişen kadrolaşmanın son örneğini gördük. Bu konuda yapılan atamalar sizi nasıl etkileyecektir. Eski rektörün basın toplantısında dahi koruması vardı, siz de koruma kullanacak mısınız?

Rektör Prof. Dr. Yücel Acer: Cumhurbaşkanımızın atama kararı resmi gazetede yayınlandıktan sonra, yeni yönetimin ne olduğu belliyken sizin de tabir ettiğiniz gibi yangınlar mal kaçırırmışçasına bir yönetim kurulu toplayıp bazı tasarruflar yapılmasının hukuka aykırı olduğunu düşünüyorum. Bir hukukçu olarak söylüyorum, yasalarla çelişen tarafları var mı araştırmamız gerekecek. Yarın YÖK’te olacağım bunu inceleyeceğiz. Yasal olsa bile hukuki değildir, hak ve adalet ilkelerine uygun bir davranış değildir. Belki de zaten hakkını vereceğimiz şeyleri gayri meşru hale getirmektir. Çünkü bir şey yaptığınız zaman yaptığınız işleme konu olan kişinin de yıpratılması söz konusu olabilir. Bunu yapmaya da hakkınız yoktur. Zaten bir yere atanması gereken kişiyi siz bu şekilde atarsanız, o muhatap olan kişi hepimizin gözünde gayrı meşru bir mesele haline gelir. Ben bunu düşünebilecek kadar basiretli olmasını beklerim ben bir yönetimin. Tavsiyeler olabilirdi. Belki bizlere şöyle kişiler var, atamaları yapılması gerekiyor, dikkate alınabilir mi denseydi bizlerde hak, adalet, yasalar çerçevesinde dikkate alırdık. Almak durumundayız. Böyle hiçbir şeyi kaile almadan, muhatap alınan kişileri de yıpratarak böyle bir süreç işletilmesi hoş değil.

İkincisi; rektörlükten girerken güvenlik cihazı beni rahatsız ediyor. Beni şahsen rahatsız ediyor. Madem her binaya girerken bir denetimden geçelim. Benim canım her hangi bir hocanın canından daha mı değerlidir? Sadece rektörlükte değil her yerde uygulanması gerek o zaman.

Üniversite sınırları içerisinde bir koruma ile gezmek hocalarımıza ve sizlere büyük bir hakarettir. Bu bizlerin yapabileceği bir şey değildir. Ortada bir tehdit varsa korunabilmenin pek çok nazik yolu vardır. Bunu insanların gözünün içine sokarak yapmanın bir manası yoktur. “Benim arkamda korumam var, ben sizden daha önemli bir insanım” anlamına gelir. Sen daha önemli bir insan olabilirsin. Ama kendi kurumun içinde koruma ihtiyacı hissediyorsan burada bir sorun var demektir. Siz sonuç itibariyle Türkiye’nin cumhurbaşkanı başbakanı değilsiniz, geniş tehlikelere açık değilsiniz. Ben burada her bir arkadaşımı tanıyorum. Sizlere karşı bir korunma ihtiyacım yok açıkçası.

Soru: Aşağıdaki cihaz kaldırılacak mı o zaman?

Rektör Prof. Dr. Yücel Acer: Evet kaldırılacak.

Soru: Hukuk Fakültesi kurmak için girişimleriniz var mı?

Rektör Prof. Dr. Yücel Acer: Şimdi biz önümüzdeki dönem içinde bir fakülte açmayı öncelikli kabul etmedik.  Bizim amacımız önümüzdeki 2 yıl en azından mevcut fakültelerin temel ihtiyaçlarını karşılamak. Ama inşallah o noktaya kısa sürede geliriz. Hukuk Fakültesi benim arzuladığım bir fakülte. Çünkü üniversitenin kalitesine kalite katacağını biliyorum. Ama zor bir fakülte onu da biliyorum bir hukukçu olarak. Yani hoca getirmek zor. Hele hele kaliteli hoca getirmek daha da zor. Çanakkale küçük bir şehir, hukukçuları tatmin eden bir şehir değil. Hukuk hocaları genelde şöyle ister; hem fakültede hoca olayım hem de dışarıda bazı işler yapabileyim isterler. Hukukçuların yapabileceği pek çok iş vardır biliyorsunuz. O nedenle Çanakkale çok şey vaat etmiyor hukukçu hocalara ama vaat ettiği şeyler daha başka şeyler. Güzel bir ortam, güzel bir şehir. Bu bağlamda ben hukuk fakültesi şansını görüyorum açıkçası burada.

Soru: Dünyada son yıllarda üniversitelerin giderek uzmanlaşan bir profil çizdikleri gözleniyor. Çanakkale’deki hukuk fakültesi böyle bir uzmanlıkla, okul içerisindeki uzmanlıkla değerlendirilerek kurulamaz mı?

Rektör Prof. Dr. Yücel Acer: Şimdi sizin o bahsettiğiniz şey lisans eğitimi düzeyi için mümkün değil. Lisans eğitim düzeyinde hukukun temel bütün derslerinin okutulması gerekiyor. Ancak sizin bahsettiğiniz husus master ve doktora düzeyinde mutlaka yapılması gereken bir şey. Her şeyden önce bizim hukuk sistemimizde kamu ve özel hukuk ayrımı vardır. Ve bu bağlamda master ve doktora programları farklılaşır. İnşallah söylediğiniz gibi deniz veya ticaret hukuku alanında master ve doktora programı açabilen bir fakülte haline gelirsek o bahsettiğiniz güzel noktaya gelmiş oluruz.

Soru: Hocam, hukuk ve adaletten bahsettiniz ve bütün geçmiş dönemle ilgili tespitleri de bu hukuk sistemi içinde yapacaklarınızı söylediniz. İşe, YÖK’ten müfettiş isteyerek mi başlayacaksınız?

Rektör Prof. Dr. Yücel Acer: Bizim önümüzdeki 4 yıl temel 2 gündemimiz var. Bunlardan bir tanesi üniversitenin kalitesini artırmak bir diğeri de bu bahsettiğimiz yapının bütün kalıntılarını silmek. Bunu şu anlamda söylemiyorum, yani bizim üniversitemizdeki hocaların tedirgin edilmesi, hakkına, hukukuna tecavüz edilmesi anlamında söylemiyorum. Biz bu üniversiteden, yönetiminden paralel yapılanmanın bütün izlerini sileceğiz. Bu aynı zamanda şunu da ifade ediyor; biz geriye dönük bakacağız. Şu anlamda bakacağız; bazı meseleler, bazı tespitler vardır ki yargıya intikal ettirilmesi gerekir. Bazıları vardır ki idari soruşturma gerektirir. Bizim burada yapacağımız incelemeler şüphesiz zaman alacaktır. 1 ay içerisinde hemen bütün problemler ve haksızlıklar bunlardır diyebilecek durumda olmayacağız bunun gayet iyi farkındayım ben. Ama yapacağımız incelemeler sonucunda ben öyle tahmin ediyorum ki ortaya çıkabilecek şeylerden bir kısmı yargıya intikal ettirilmesi gereken şeyler olabilir. Bir kısmı da idari soruşturma gerektirir, YÖK’ten bir inceleme talebi gerektirebilir. Bunları yapacağız ama peşinen kimseyi suçlamak ya da yargılamak istemem, böyle bir şeyimiz yok. Biz sadece haksızlıklar olduğuna dair çok fazla söylem ve şikâyet var. Şüphesiz ki bu şikâyetler yazılı olarak da bize ulaşacaktır. Artı bizim gözlemlerimiz var. Bunlar incelenecek eğer hukuka aykırı bir durum varsa biz bunları sonuna kadar takipçisi olacağız. Tabi bunu tekrar etmek isterim, bunu şu anda söylemiyorum. Üniversitemizde bir tedirginlik ortamı yaratmak için yapmıyoruz. Adaletsizlikler üzerine adalet kuramazsınız. Önce haksızlıkları gidermemiz lazım ki gerçekten adil bir ortam kurabilesiniz. Biz bu açıdan meseleye böyle yaklaşacağız. Amacımız hiçbir hocamızı tedirgin edip dışlamak değil. Ama ortada incelenmesi gereken durumlar var. Biz bunları bir sorumluluk olarak görüyoruz, yapacağız. Biz bunları bir sorumluluk olarak görüyoruz. YÖK’le de ilgili olan kısımları olacaktır diye tahmin ediyorum.

Soru: Hocam bununla bağlantılı olarak bu süreçten zarar gören çok sayıda üniversite dinamiği var, hocalar var. Üniversiteyle bağlantılı kesimler var. Mağdur olanlar var. Bunlarla ilgili tavrınız ne olacak? Soruşturma açılan, ceza alan hocalar var. Cezaları yargıdan dönen, YÖK’ten dönen hocalar var. Bu mağduriyetlerle ilgili tavrınız ne olacak?

Rektör Prof. Dr. Yücel Acer: Eğer bizim üniversitemizin bünyesinde yapılmış disiplin soruşturmaları, idari soruşturmalar sonucunda kendisinin haksızlığa uğratıldığını düşündüğü kişiler varsa, ben açık çağrı yapıyorum. Tekrar incelenmesini talep edebilirler. Biz bunların tekrar incelenmesini sağlayacağız. Ortada bir haksızlık var mı yok mu onu tesbit etmek için yapacağız. Soruşturmalar usülüne göre yapılmış mı, yeterince delil oluşturulabilmiş mi bu hocalarımızın herhangi bir cezayla karşılanmasını sağlayacak bir delil ortamı oluşturabilmiş mi hepsine tekrar bakacağız. Yeter ki bu talepler bize ulaşsın. Ama biz kişilerden bağımsız olarak idari olarakta uygulamalar nasıl olmuştur, nasıl gitmiştir bir sıkıntı var mı yok mu ona bakacağız. Bu bizim görevimiz. Aynı zamanda dediğim gibi bu tür soruşturmalara konu olmuş hocalarımızın talepleri mutlaka incelenecek taleplerdir.

Soru: Hocam bu 4 yıl içerisinde az önce siz de bahsettiniz, özellikle seçim döneminde kurulan ve faaliyet yürüten isimsiz siteler, yazarlar var. Bunlardan seçim döneminde mi haberdar oldunuz? Yoksa bu süreç 2011’den beri uzayan bir süreç. Bunlara karşı tavrınız ne olacak?

Rektör Prof. Dr. Yücel Acer: Tabi ki bundan seçim döneminde haberdar olmadım. 2011’den beri biliyoruz. Ben rektör adaylığımı açıkladığım ilk toplantımı hatırlarsınız. Orada bir arkadaşımız dedi ki; maalesef isim söylemek zorundayım orada söylendiği için. Sedat Bey bu şehre gelince takma isimlerle yazılar başladı. bu bir tesadüf mü dedi. Bende tesadüf mü bilemem dedim. Kimin tarafından yapılıyor olursa olsun, şüphesiz ki bu hoş bir durum değil. Şu açıdan hoş bir durum değil. Hukuken baktığınız zaman bir yazı düşünün ki, sizin kişilik haklarınıza tecavüz ediliyor. Onurunuz kişiliğiniz itibarınızla ilgili haklara tecavüz ediyor ama bir mutatab bulamıyorsunuz. Mahkemeye gideceksiniz ama A kişisi bana bunu yaptı diyebilecek durumda değilsiniz. Bu ortama yol açan bir anlayış, bir zihniyet tasvip edilemez şüphesiz. Biz basın özgürlüğünden yanayız şüphesiz ki, hukuk çerçevesinde herkes istediğini yazabilmeli, söyleyebilmeli ama hakaret etmeden. Benim tavrım bu tür oluşumlara karşı yargısal yol kullanmak ve bu tür tecavüzlerin önlenmesi için elimizden gelen neyse onu yapmak. Ben bunu Çanakkale’ye yakıştıramıyorum. Üniversitemize yakıştıramıyorum. Ama şunu yakıştırırım. Bir kişi, bir öğretim üyesi ne düşünüyorsa yazsın internet sitelerinde. Eğer yazdıkları hakaret boyutuna ulaşıyorsa da hesabını versin. Kendi ismiyle yazsın. Şimdi 1800’lü yıllarda yaşamıyoruz. Yani müstear isimle edebi yazılar yazmaktan farklı birşeyden bahsediyorum. Eğer bir eleştiri yapacaksanız buyrun kendi isminizle istediğiniz eleştiriyi yapın. Önümüzdeki dönemde açık söylüyorum isteyen istediği eleştiriyi yapabilir. Ben eleştirilere katkı gözüyle bakan bir insanım. Bana içinizden bir arkadaşımız ya hocam şu da kötü gidiyor, şöyle olsa dediği zaman benim bakış açım şöyle olmuyor. Ya bu arkadaş benim altımı oymaya çalışıyor demiyorum. Diyorum k bir katkı sağlamaya çalışıyor diyorum. O açıdan rahat olun. Eleştirel gördüğünüz durumları yazabilirsiniz. Bize de sorarsanız bizimde bakış açımızı söyleriz.

Soru: Peki hocam bu sizinde bahsettiğiniz domainler öğretim üyeleri dışında bazı kişilere satın aldırılıyor, onun üzerine işletiliyorsa bu kişilerde üniversite içerisinde nemalanıyorsa bunun önünde nasıl geçeceksiniz?

Rektör Prof. Dr. Yücel Acer: Bunu bir tesbit etmemiz gerekiyor. Hem kendi kurum içerisinde yapacağımız inceleme ve soruşturmayla öncelikle incelemeyle bunu tesbit etmemiz lazım. Hem de bunlarla ilgili yargısal süreci işletmemiz lazım. Tabi bizim kapasitemiz bazı şeyleri tesbit etmeye yetmez ama savcılığın kapasitesinin yeteceğini düşünüyorum. kim nereden yazmış, nereden yazılmış. Nereden eklenmiş vs bunları tesbit edebileceklerini biliyorum. Ama bizim burada tesbit edebileceğimiz şeyler var. Örneğin bizim kurumumuz içerisinde hangi birimde çıkmış vs onunla ilgili tesbit edebileceğimiz hususlar olabilir ama tamamını yapabileceğimiz teknik imkanlara sahip değiliz. Onu daha çok savcılık vasıtasıyla yapmamız gerekir.

Soru: Hocam üniversiteden gitmek zorunda kalan ya da giden hocalarla ilgili bir çağrınız olacak mı?

Hem onlara hem de üniversitemizde çalışmak isteyen herkese şu çağrıyı yapıyorum. Hocalarımızın sayısını arttırmamız gerekiyor. Çünkü 40 binin üzerinde öğrencimiz var ama hoca sayımız yetersiz, arttırmamız lazım. Arttırırken biz liyakat meselesini esas alırız. Sadece gitmiş olmak otomatikman tekrar gelmeyi gerektirmez. Yine ilgili bölümdeki hocalarımız, ilgili kurul başvuran kişinin liyakatına bakacaktır ve bir görüş oluşturacaktır. Biz de bu görüşün gereğini yerine getirmeye çalışacağız. Şüphesiz ki buradan giden hocalarımızı tekrar buraya gelmek istiyor görmek bizi çok mutlu eder. Ben bu açıdan hem onlara hem de bizim üniversitede çalışmak isteyen akademisyenlere çağrıda bulunuyorum. Şüphesiz gelip çalışmak isteyenlere kapımız açık ama bir liyakat süzgecinden de geçirmek zorundayız her başvuranı. Sistem bu zaten, biz de bunu doğru buluyoruz.

Soru: Herkes rahat ve özgür olmalı dediniz. Bu üniversitede son dört yıl içerisinde basın açıklaması yapmak isteyen ama özel güvenlik birimleri ve polis tarafından dışarı atılan öğrenciler var. Kitap okuma eylemi yaptığı için soruşturma geçiren hocalarımız var. Bundan sonraki süreçte demokratik hakların kullanımı konusunda üniversite içerisinde olanlar karşı tavrınız ne olacak?

Rektör Prof. Dr. Yücel Acer: Hukukçular arasında güçlü bir söylem vardır. Haklıyı haksıza karşı savunmak kolaydır. Bunu herkes yapabilir. Zor olan şey, hakkı hakka karşı savunmaktır. Şüphesiz ki hepimizin demokratik hakkı var, yasalardan kaynaklı haklarımız var. Bunu kullanırken başkalarının haklarına zarar vermemek esastır. Burada, bu kampüs içerisinde bir gösteri, bir yürüyüş ya da bir eylem yapma niyetinde olan bir grubun, bir arkadaşın, bir öğrenci ya da akademisyen grubunun bunu yaparken yeter ki başkalarının haklarına zarar verir şekilde yapmasınlar bunu. Onun dışında hiçbir rahatsızlığımız yok. Yani kitap okuma eyleminin kimseye zararı yok, buyursunlar okusunlar, böyle bir eylem sıkıntı olmaz ama eğitim öğretimi, buradaki düzeni aksatacak şekilde, bazılarının haklarına tecavüz edecek şekilde bir eylem oluşturmaya kalktığınız zaman bunun sınırı orada bitmiş demektir zaten. O konuda bizim bir müdahalemiz söz konusu olabilir. Onun dışında olamaz, olmaması gerekir. O açıdan rahat ve özgür hissedebilir her öğrencimiz, her hocamız. Yeter ki başkalarının hakkına da saygı göstererek bunları yapabilmiş olsun.

Soru: Hocam zarar eden Tıp Fakültesi’ni kara geçirmek konusunda ne düşünüyorsunuz. Bununla ilgili bir projeniz var mı? Üniversite bu zarardan tek başına mı kurtulacak yoksa devlet hastanesi ile işbirliği yoluna başvuracak mısınız?

Rektör Prof. Dr. Yücel Acer: Yani üniversite hastanemizin güçlü bir şekilde kendi ayakları üzerinde durabiliyor, hizmetine devam edebiliyor olması bizim önceliğimiz. Yani devlet hastanesinin hitap ettiği ihtiyaçlar farklı bizim üniversite hastanemizin hitap ettiği ihtiyaçlar farklı. Şu anlamda bizim hastanemiz aynı zamanda bir eğitim öğretim kurumu. Öğrencilerimizin eğitim ve öğretimlerini de yürütebildikleri bir uygulama alanı. O açıdan da çok değerli çok önemli. Biz hastanemizin kendi ayakları üzerinde duran, gittikçe yükselen bir hastane olmasını hedefliyoruz. Kar edebilmek kaliteli olmayı gerektirir. Siz iyi bir sağlık hizmeti veriyorsanız kar edersiniz, çünkü insanlar gönül rahatlığı ile gelir ve sağlık hizmeti için size başvurur. O anlamda biz hastanenin kalitesine büyük önem vermek zorundayız. Hedefimiz budur.

Sağolun çok teşekkür ediyorum arkadaşlar. Tekrar görüşmek üzere.