0

12 Mart 1916 ..İlk 18 Mart Törenleri Nihat Paşa İle Başlar..

Bu Haber 7335 Kez Okundu
  • Paylaş:
12 Mart 1916 ..İlk 18 Mart Törenleri Nihat Paşa İle Başlar..

Hiçbir savaş yoktur ki adı barış ile anılsın, düşmanlar  birbirlerine yıllar sonra özlemle sarılsın.

Böylesi bir mucizenin adı olan Çanakkale Deniz Zaferi, bu yıl 100 yaşında.

Çok parlak törenler beklediğimiz, şehrin her noktasında zafer ile ilgili renkler göreceğimizi sandığımız 18 Mart günü, Türkiye’nin dört bir ucundan , dünyanın her noktasından, her inanıştan ve her görüşten gelen insanlar Çanakkale sokaklarındaydı.

100. Yıl’ın gönlümüzde kopan heyecanı, coşkusu yine sadece gönüllerde kaldı ve programlar istenilen başarıya ulaşamadı.

Peki zaferin ilk yıllarında bu zafer nasıl hatırlandı, nasıl kutlandı, şehitler nasıl anıldı?  Merak ettim ve bu konuda araştırmalar yapan ÇOMÜ Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Cahide Sınmaz Sönmez’den 1915’ten itibaren Çanakkale Deniz Zaferi kutlamaları nasıl gerçekleşmiş , neler yapılmış bilgi alıp sizler için  derledim.

Nice başarılara, nice kahramanlıklara, nice 100 yıllara erişmek dileğiyle. 

 

Bir tarihçi olarak bu özel günde senin duyguların nasıl?

Biz sadece bu yıla veya bu güne özel değil devamlı bu konu üzerinde çalışmalar yapmaktayız. Ama tabii ki bu yoğun duyguları Çanakkale’de yaşamak, aynı zamanda binlerce şehidin verildiği şehir de tarihsel araştırmalar yapmak çok önemli. Çanakkale Savaşı dönemin güçlü devletlerine karşı verilmiş bir savaş ve bunların yaşandığı bir şehirde yaşamak ayrıcalıklı bir durum. Zaferin kazanılmasından 100 Yıl sonra bu şehirde o atmosferi yaşıyor olabilmek çok güzel.

Peki, 100. yıl ile ilgili anma programlarını nasıl buldun?

100. Yılda biraz daha gösterişli bir kutlama bekliyorduk. Televizyonlardan izlerken bunu fark ediyoruz. Mesela bütün sokakları daha fazla Türk bayrağı ile kaplayabilirdik. Billboardlarda afişler yer alabilir, belli noktalarda ve sinevizyonlarda savaşı anlatan belgeseller gösterilip, şiirler dinletilebilirdi.

Bu kadar önemli bir zaferin 100. Yılından bahsediyoruz peki ya zaferin ilk yıllarında resmi ve gayri resmi olarak nasıl programlar yapılmış?

O yıllarda günümüzdeki gibi bir kutlama ya da anma programı yok. Biz Türkler için bu bir zafer ve bizler zaferin kutlamasını yapıyoruz. O dönemlerde basında bu zaferi öven ciddi yazılar ve haberler çıktığını görüyorsunuz. Dönemin Tanin, İkdam, Tasvir-i Efkâr gibi birçok gazetede Türk askerinin kahramanlığını öven, kazanılan başarının önemini dile getiren, vatanın bağımsızlığından bahseden özellikte ve nitelikte haberler çıkıyor. Bunların yanı sıra Anafartalar kahramanı olarak Mustafa Kemal Paşa’da çok ön planda ve gazetelerde Mustafa Kemal Paşa’nın önemi ve rolü konusunda bir çok haber yer alıyor.

Gazetelerde yer alan haber içerikleri nasıl mesela?

Birinci Dünya Savaşı’nda Fransız gemi ve denizaltılarını batırdığımız zaman bu başarıdan ötürü Almanlardan tebrik telgrafları geliyor. Örneğin, Alman Prensi ve Alman İmparatoru Wilhelm Genel Kurmay Vekili Enver Paşa’ya bir tebrik telgrafı gönderiyor. Burada Alman İmparatoru Wilhelm’in gönderdiği telgrafın şöyle bir özelliği var. Telgraf Enver Paşa’ya gönderiliyor fakat İmparator Wilhelm  bu tebriğin savaştaki cesur davranışlarından dolayı Cevat Paşa’ya ulaştırılmasını rica ediyor. Çünkü Cevat Paşa Çanakkale Deniz Savaşı’nda çok önemli rol oynamış bir komutan. Wilhelm tarafından özellikle Cevat Paşa’nın vurgulanması çok dikkatimizi çeken bir haber olarak ortaya çıkıyor. Cevat Paşa bu başarılarından dolayı harp madalyası ve ikinci rütbeden Osmanî Nişanı verilerek ödüllendiriliyor. Zaferin hemen sonrasında çıkan haberlere bakarsak, örneğin 25 Mart 1915 tarihli İkdam Gazetesi kazanılan 18 Mart Deniz Zaferi üzerine diyor ki ‘Çelik zırhlı gemilere karşı vatanı düşmana çiğnetmemek için göğsünü ateşe açan Osmanlı kahramanları bulunmaktadır’. Bu vurgulamalar gerçekten insanının duygularını kabartan ifadelerdir. Yine 29 Nisan 1915 tarihli Tasvir-i Efkâr Gazetesi de 5 Nisan 1915 tarihindeki gerçekleşen savaştan zaferle çıkılması üzerine bir haber yapıyor. Ve o günkü durumu gösteren bir haritayı da okurlarına hatıra olarak veriyor. 11 Temmuz 1915 tarihli İkdam Gazetesin de ise ‘Çanakkale kahramanlığını yaşatmak için’ diye bir haber çıkıyor. Bunlara baktığımızda kahramanlığın süregelmesini yani bu duygunun, düşüncenin unutulmamasını sağlamak önemlidir vurgusu var. Tabi aynı zaman da savaş devam ediyor, henüz hiç birşey bitmiş değil ve bu,  propaganda ve moral olarak önemli bir girişim. Bu işi bir kere başardık, bir daha başarabiliriz psikolojisini yaratıyorsunuz. Bu motivasyonu toplum içerisinde devam ettirmek için bir çaba olduğunu görüyoruz.

Gazeteler dışında kitaplara, şiirlere, bestelere 18 Mart’ın yansıması için gerçekleşen çalışmalar var mı?

 Enver Paşa genç şair ve ediplerle, sanatkârları savaş alanlarına davet ederek burada savaşı tasvir eden eserler vermelerini istiyor. İlgili heyetin bir hafta kadar bölgede kalması,  şairlerin burasıyla ilgili şiirler yazması, ediplerin hissiyatlarını aktaracak metinler ortaya koyması, bestekârların kahramanlıklarla ilgili türküler oluşturmaları isteniyor. Onların dışında ressamlar davet ediliyor ve savaş alanlarının olduğu yerde yaşananları resmetmeleri konusunda istek bildiriliyor.  Enver Paşa’nın geleceğe bir iz bırakmak adına buna ne kadar önem verdiğini görebiliyoruz.

Günümüzdeki araştırmacılara da ışık tutan dönemin dergileri var mı?

Gazeteler dışında dönemin askeri dergilerinde yayımlanmış ciddi yazılar var. 1915-1916’dan itibaren hatıralar, savaşı anlatan bir takım eserler yayımlanıyor. Bu gün bunlar bizim için başvuru eseridir ve temel kaynaklarımız arasındadır. Örneğin Harp Mecmuası, Risale-i Mevkute-i Bahriye, Mecmua-i Senevîye-i Bahriye, Mecmua-i Askeriye, Donanma Dergisi, Deniz Mecmuası gibi askeri dergilerin yanısıra, özellikle Yeni Mecmua 1918 yılında Çanakkale Özel sayısını yayımlıyor. Bu özel sayıda günümüze de aktarılmış hatıralar, Mustafa Kemal ile yapılmış mülakatlar sayesinde birçok makaleyi elde etmiş oluyoruz. Hatta Yeni Mecmua’nın özel sayısı defalarca basıldı. Bu da yeni neslin o dönemi okuyabilmesi açısından çok önemlidir.

İlk resmi tören hangi tarihte kimlerin katılımıyla gerçekleşmiş?

Genel Kurmay Başkanlığı Çanakkale Zaferi’nin kutlanılması amacıyla 12 Mart 1916 tarihinde Çanakkale Müstahkem Mevki Komutanı Nihat Paşa’ya bir yazı gönderiyor. Yazı da 18 Mart 1915 tarihli Deniz Savaşı münasebetiyle bu tarihte şehit olan askerlerin hatırasını yaşatmak ve yâd etmek amacıyla yapılacak dini törenin hemen ardından askeri tören ve resmigeçit yapılması ve bu nedenle en uygun ve yakın birliklerin törene katılmalarının sağlanması isteniyor. Yani 1916’da önce bir dini tören, arkasından askeri tören yapılıyor. Törenlerin hepsinde de dini yönü ağır basan maneviyatın hissedilmesi karşımıza çıkıyor. Şehitleri yâd etmek amacıyla belli tarihler olmadığını görüyoruz. Özellikle havaların uygun olduğu bahar ve yaz aylarında ziyaretler daha fazla oluyor. 1919 yılında Mehmetçik Anıt’ında törenler yapıldığını görüyoruz. Tören de insanlar buraları ziyaret ediyor, çelenk bırakıyor ve şehitlerimiz için dualar okunuyor.

Daha o ilk yıllarda bile bir anıt düşünülmesi ve yapılması çok önemli, değil mi?

O dönemde yapılan ilk dört anıttan bir tanesidir Mehmetçik anıtı. 1934’de bir restorasyonu var. 1960’a kadar da bir tören yeri haline geliyor. 1960’da Abide’nin yapılışına kadar bu şekilde devam ediyor. Maddi imkânsızlıklar istenilen boyutta bir anıtın yapılamadığını gösteriyor. Şehitlikleri İmar Cemiyeti Mustafa Kemal öncülüğünde kurulan bir cemiyettir. Sadece Çanakkale’de değil bütün şehitlikleri imar için çalışmalar yapmışlardır. Fakat Çanakkale’ye özel bir ilgileri vardır. Burada yabancıların anıtlarına karşı, daha görkemli bir Türk anıtı yapmak istiyorlar ve Şehitlikleri İmar Cemiyeti bunun için çalışmalar yapıyor. 

Şehitlikleri İmar Cemiyeti bu aşamada önemli galiba ?

Çok ilgililer ve devamlı ziyaretler düzenliyorlar. Örneğin 1926 yılında düzenledikleri geziye 200’ü aşkın ziyaretçi katılıyor. Gülcemal vapuru ile Çanakkale’ye doğru yola çıkıyorlar. 27 Eylül 1926 tarihinde de Çanakkale’ye ulaşıyorlar. Afyon mebusu Ruşen Eşref Ünaydın, Musa Kazım, Gelibolu mebusu Celal Nuri Bey in bu geziye iştirak ettiklerini görüyoruz. Gezilere özellikle Cumhuriyet Halk Partisi milletvekillerinin katılımı gerçekleşiyor. Yani bu gezilere siyasilerin dışında cemiyetten, Talebe  ve Kadınlar Birliği gibi birliklerden ve halktan katılımlar var. Yurdun dört bir tarafından Çanakkale’ye geziler düzenleniyor ve geziler her yıl artarak devam ediyor.

Bu törenler günümüzde olduğu gibi karşı da mı gerçekleşiyor?

Evet bütün etkinlikler yine  karşıda gerçekleşiyor. Hatta hava durumu müsait olmadığı ve vapurun kıyıya yanaşamadığı durumlarda vapurun şehitliğin önüne geldiğini ve vapurdan şehitler için dua okunduğunu görüyoruz. Bu hiç dinmeyen heyecanın her geçen yıl artarak devam etmesi çok güzel bir duygu. Milli Mücadeleyle birlikte Türk insanının tekrar mücadeleye girmesi şehitlik ziyaretini biraz azaltıyor.

Doğru bilgi’ye ulaşmak için yeterli sayıda temel kaynağımız var mı?

Yakın dönem tarihçiliğinde hatıralar veya gazilerden belli bilgiler edinme konusunda eksiklerimiz var. Yabancıların yazdığı eserler daha fazla. Bakıldığında bizim de çok fazla eser kaleme aldığımız görülüyor. Ama bu sayının yüksekliği aynı temel kaynağın defalarca yeni yayın evleri tarafından basılmasından kaynaklanıyor. Tabi 1915’te bizim savaşımız bitmiyor,  Çanakkale’de savaşıp sağ olarak dönmüş biri daha sonra başka bir cepheye gönderiliyor. Oradan da Milli Mücadele’ye kadar süreç uzuyor. Dolayısıyla sağ kalan kişi sayısı azalıyor. Savaş halindeki imkânsızlıklar oturup günlük tutmayı engelliyor. Aynı zamanda okuma yazma oranının düşük olması ve yazma alışkanlığımızın olmaması gibi nedenlerle günlükler tutulmamış. Bundan dolayı da çok fazla anıya ulaşamıyoruz. İnsanların elinde var olan bilgileri ise almakta zorlanıyoruz. Çünkü olan bilgileri nasıl kullanacağınıza dair karşı tarafta bir şüphe oluşuyor.  Bunun için de en başta karşı tarafa güven sağlamanız, kişisel amaçlı değil akademik anlamda kullanılacağını anlatmanız gerekiyor. Bir de insanlar yaşadıkları kötü anıları tekrar tekrar anlatarak yaşamak istemiyorlar. Fakat bizlerin tarihçi olarak gelecek nesillere en iyi ve doğru  şekilde bilgileri aktarmamız, derlememiz, düzenlememiz gerekiyor.

Geçmiş günümüzde doğru aktarılabiliyor mu sence?

Günümüzde çok ciddi çalışmalar yapılıyor. Ancak Çanakkale Savaşlarının popülaritesinin yüksek olması pek çok kişinin bu konuda söz söylemesine sebep oluyor ve bazen hatalı bilgiler ya da insanların duygularını istismar edebilecek yayınlar ortaya çıkabiliyor. Nihayetinde maneviyatı çok yüksek bir savaş 1915 ve Mustafa Kemal’in ‘Ben size savaşmayı değil, ölmeyi emrediyorum’  sözü şehitlik mertebesinin Türk toplumundaki yerini en güzel şekilde yansıtıyor aslında.

100. Yılda Çanakkale’de bizleri bekleyen önemli akademik çalışmalar var mı?

Aslında şu anda konuştuğumuz konu hakkında 1915-1938 yılları arasına yayılan etkinlikler hakkında bir makalem yayınlanmak üzere, ayrıca Hilal-i Ahmer Cemiyeti’nin (Kızılay) Çanakkale Cephesi’ndeki Faaliyetleri hakkında yaptığımız projemizi kitap haline getiriyoruz. Bahar aylarına ve sonrasına yayılan bir etkinlik süreci var. Önümüzdeki Mayıs ayında Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Tarih Bölümü olarak Monash Üniversitesi ve Atatürk Araştırma Merkezi’yle ortak olarak gerçekleştireceğimiz bir etkinlik var. Konularında uzman ve önemli kişiler ile birlikte uluslararası bir sempozyum düzenliyoruz.

Röportaj : Öznur Doğangün

Deşifre : İbrahim Cebe