Geçmişi çok parlak olan ama bir ara ihmal edilen Geleneksel Çanakkale Seramikleri, son yıllarda yine o eski popülaritesine kavuşmak üzere. Yerel yönetimin, yerel sanatçıların ve Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’nin özverili çalışmaları ile geçmişteki zengin günlerine dönmeye başlayan seramik sanatının ÇOMÜ’deki başarılı temsilcilerinden, Öğretim Görevlisi Ergün Arda ile seramiğin dününü ve bugününü konuşurken Ergün hocanın son zamanlarda daha yoğun olarak çalıştığı cam – seramiğin detaylarına da şöyle bir bakış attık.
Ergün hocam, seramikle kaç yıldır uğraşıyorsunuz?
Hemen hemen 25 yıldır seramikle uğraşıyorum.
Çamuru elinize aldığınızda aklınızdan neler geçiyor?
Bir şey imal eden kişinin özgüveni artıyor. Yaptığını paylaşma ihtiyacı hissediyor. Sanat, iletişimi de artırıyor. Ben de bu işe başladım ve bırakamadım. Biz çamuru şekillendirdiğimizi düşünüyoruz ama çamur da bizi şekillendiriyor. Sakinleştiriyor, terbiye ediyor, sukut hasıl oluyor bizde. Toprağın şifa veren bir hali var. Dolayısıyla stres alıyor. Bir kere elini çamurlayan insan bir daha vazgeçemiyor zaten. Kilin büyülü bir hali var, bulaşıyor bir şekilde ve şifa yayıyor.
Peki, seramik üniversiteyle mi hayatınıza girdi?
Evet, üniversiteyle hayatıma girdi. Lisede Sibel adında bir hocam, sen Mimar Sinan Üniversitesi’ne gideceksin, dedi. Mimar Sinan Seramik Bölümü’nü kazandım. Mimar Sinan Üniversitesi bu alanda ilk kurulmuş akademi ve güzel sanatlar alanında örnek bir üniversiteydi. Osman Hamdi’nin kurduğu, geçmişi olan bir üniversiteydi. Seramik hayatına orada başladım. Sonrasında yüksek lisansa başladım. Yüksek lisanstan sonra İstanbul’da kendi atölyemi açtım ve 5 yıl boyunca çocuklara, yetişkinlere, anaokullarında ve kendi atölyemde dersler vererek serüvenime devam ettim, ta ki Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’nden ders vermek üzere davet alıncaya kadar. Atölyemi bırakıp burada öğretim görevlisi olarak çalışmaya başladım.
Çanakkale seramiklerinin büyüsüne İstanbul’dayken kapılmış mıydınız yoksa Çanakkale’ye gelince mi biraz daha keşfedip içine girmeye başladınız?
Çok doğru, hani ‘Taş Yerinde Ağırdır’ derler, buraya gelince Çanakkale seramiklerinin önemini daha fazla hissettim. Ama Çanakkale seramikleriyle Mimar Sinan’da bilgi olarak tanıştık. Buraya geldiğimde kurucu dekanımız Veli Arslan tarafından Çanakkale Seramikleri Araştırma Merkezi kurulmuştu. Başında da 3, 4 arkadaşımız çalışmaktaydı ve geleneksel Çanakkale seramiklerinin kopyalarını imal etmekteydiler. Fırça dekoru işler de yapılmaktaydı, hatta Şerafettin Usta yapardı onları. Yani geleneksel Çanakkale seramikleriyle burada yoğun olarak tanıştım diyebilirim.
Çanakkale seramiğinin en önemli farkı nedir?
Bu bir halk sanatı, halk sanatı olmuş olmasından dolayı insanlara daha samimi geliyor olabilir. Ama sadece geleneksel Çanakkale seramikleri değil, saray sanatı dediğimiz yani İznik çinileri hemen peşinden gelen Kütahya çinileri de çok ilgi çekmekte.
Onlar Çanakkale seramiğine göre sanki daha popüler değil mi?
Aslında bugün için böyle bir tespit doğru diyebiliriz. Ama tarihsel olarak baktığımız zaman farklılık gösterir. Bugün Türkiye’nin birçok ilinde geleneksel Çanakkale seramiğinin orijinallerini görmek mümkün. Geleneksel Çanakkale seramiği Kütahya’ya, İznik’e Menemen, Avanos gibi seramiklere göre ne kadar popüler? Bu dönemine göre değişiyor. 17. Yüzyıl ile 1970’lere kadar halk sanatı olarak kendisini gösteren, idame ettiren geleneksel Çanakkale seramiğinin belli dönemlerde çok popüler olduğu doğru. Ama 1950’lerden sonra ne yazık ki ülkemizdeki siyasi dalgalanmalardan dolayı imalat zayıflamaya başlıyor.
Mesela Çanakkale’de yerel yönetim, bazı vatandaşlar çömlek dumanından rahatsız oluyor diye çömlekçileri bugünkü 116 Jandarmanın karşısına taşımış ve çömlekçilerin görünürlüğünü azaltmış.
Bu taşınma insanları pes mi ettirmiş?
Tabii, bir seramik atölyesinin ya da cam atölyesinin taşınması çok zor. Fırın, ocak, hammaddeyi taşımak zor olduğu için çömlekçiler azalmaya başlamış.
Peki, bu sanatı koruyan, bugünlere taşımaya çalışan olmamış mı hiç?
Bu alanda önemli iki ismi verebilirim. Gönül Öney, Sanat Tarihçi, duayen hocalarımızdan birisidir. Doktora tezi olarak 1970’lerde yayınladığı Geleneksel Çanakkale Seramikleri üzerine bir kitap var. Geleneksel Çanakkale Seramiklerinin dünyaya ve Türkiye’ye tanıtılmasında öncü ilk kitaptır bu. Yine 1970’lerde Almanya’dan yeni gelmiş, Marmara Üniversitesi’nde lisansüstünü tamamlayan Güngör Güner hocamız var. Kendisi Türkiye’deki bütün çömlek merkezlerini dolaşıyor. Ezine Akköy’e de geliyor. Burada çömleği yapanlar kadın ustalar, kendisi de bir kadın akademisyen olduğu için bu onun büyük ilgisini çekiyor. Güngör hoca, Anadolu’da Yaşamakta Olan İlkel Çömlekçilik kitabı ile alana katkı sağlıyor.
Üniversitenin Çanakkale’de kurulması ile Çanakkale seramikleri daha mı çok korunmaya ve tekrar popülaritesini arttırmaya başladı?
Geçmişte de Çanakkale seramiklerine sahip çıkmış çok güzel ustalarımız var. Belki seslerini bugün olduğu kadar duyuramamış olabilirler. Ama biz sahip çıktıklarını yazdıklarından, çizdiklerinden, uygulamalarından anlayabiliyoruz. Bugün sahip çıkmak adına yapılan eylemsellik var. Bunlardan en önemlisi Çanakkale Belediyesi’nin yapmış olduğu uygulamadır. Belediye, Geleneksel Çanakkale Seramikleri Müzesi’ni kurdu ki bu Türkiye’de olmayan bir müzeydi. Çanakkale’ye de çok yakıştı. Geleneksel Çanakkale Seramikleri Müzesi’nden önce ise Çan Çanakkale Seramik Fabrikasında bir müze kurulmuştu. O müzede de Geleneksel Çanakkale Seramiklerinden nadir parçalar sergileniyor. Aynı zamanda fabrikanın yapmış olduğu etkinliklere gelen sanatçıların da eserleri sergileniyor.
Geleneksel Çanakkale Seramikleri Müzesi kurulmadan önce üniversitenin seramik bölümü Geleneksel Çanakkale Seramikleri Araştırma Merkezi’ni kurmuştu. Yani son yıllarda birçok koldan Geleneksel Çanakkale Seramiklerine hem Çanakkale’nin içinden hem de dışından sahip çıkılıyor.
Peki, bölüm öğrencilerinin bu alana ilgisi nasıl?
Çok güzel bir öğrenci potansiyelimiz var bizim. Tabii seramik çok geniş bir alan. Geleneksel Çanakkale seramikleri ile ilgilenen de var, daha önce bu konuda yazmış çizmiş yazarlarımızın yazdıklarından beslenenler de var. Kent konseyi bünyesinde bir çalışma kolu var ve bu çalışma kolunda öğrencilerimizin faaliyet göstermesi, geleneksel Çanakkale seramiklerine sahip çıkması keyif verici oluyor.
Siz aynı zamanda seramik – cam çalışıyorsunuz, nedir bu birleşim?
Ben cam – seramik mezunu olduğum için iki ürünle de çalışabiliyorum. ÇOMÜ’de cam derslerinin konulmasını önermiştim. Sağ olsunlar kırmadılar ve o günden beri güzel işler ortaya çıkarıyoruz. Bu dersleri vermeye başlamadan önce çok çeşitli illerde atölyelere, fuarlara, dükkânlara, sergilere katıldım ve hatta öğrencilerimi de götürdüm. Camın harmanı ile seramiğin ham maddeleri çok kolaydı, üretim süreçleri çok ortaktı ve bu alanda da iş bulabilmeleri için cam tarihi, cam sanatı, cam teknolojisi, cam uygulamaları derslerini de aldı öğrencilerimiz. Şimdi mezun olan arkadaşlarımızdan bazılarının direk işe girip cam sektöründe istihdam edildiklerini biliyoruz.
Geleneksel Çanakkale seramikleri malum seramik malzemeleriyle var oldu ve kendisini gösterdi. Ben ise bunu cam malzemelerle yorumlamak istedim. Ama önce çok ciddi bir analiz gerekiyordu. Gelenekselden çağdaşa giden bir serüvenin içine attım kendimi. Her usta, her işi kendince yapıyor, çok sayıda ürünümüz var, tabaklar, at başlı testiler, kupalar, kâseler gibi o kadar çok şey var ki. Ben geleneksel seramiklerin içinden tabakları seçtim. 17 yy, 18. yy seramik tabakları cama uyarlıyorum. Farklı teknikler kullanıyorum. Cam torna tekniği ile çalışıyorum. Biz çamur, alçı torna biliyorduk fakat bir de modifiye edilmiş bir torna olduğunu öğrendik. Cam tornayı laboratuvar araç gereçleri üretmek için üretmişler. Şişe cam bünyesinde 1960’ların sonunda kullanılmaya başlanmış. Şimdi ben de cam torna tekniği ile Çanakkale seramiklerindeki tabakları imal ettim. Bunu yaparken yalnız değildim. Haldun Aykar Usta ile birlikte çalıştık. Haldun ustayla birlikte cam torna tekniğiyle geleneksel Çanakkale seramiklerini imal ettim, fırça dekorlarını yaptım. Emay kullandım üzerinde. Atölyesinde de fırınladık.
Çanakkale’de bunu uygulayan sizden başka kişi var mı?
Galiba bir tek ben varım şu anda.
Cam seramikleri görebileceğimiz bir sergi olacak mı yakın zamanda?
Ankara’da iki tane sergide cam torna tekniğiyle yapmış olduğum çalışmaları sergiledim. Bozcaada Sanat Galerisi’nde ise Ağustos’un sonuyla Eylül’ün başında bir seramik cam sergisi yapacağım. Bu seramik cam sergisi geleneksel Çanakkale seramiklerinden feyz almış, bünyesinde hem seramik hem cam barındıran bir sergi olacak. Bir de Çanakkale Deniz Zaferi’nin 100. Yıl Dönümü anısına hazırladığım bir sergi var. Onu da Muaveneti Milliye Sergi Salonu’nda, Kasım veya Aralık ayında gerçekleştireceğim. 100. Yılda 100 Cam Eser adıyla, hem gelenekseli yansıtan hem de çağdaş yorumları yansıtan 100 cam eseri sanatseverlerle buluşturacağım.
Röportaj : Öznur B. Doğangün
Deşifre : Duygu Karademir Aras